ANKARA - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısına dikkat çekerek, “İlk pedalı Sayın Öcalan büyük bir cesaretle, büyük bir sorumlulukla yerine getirdi. Şimdi pedal çevirme sırası iktidarda, devlettedir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bakırhan, konuşmasına Newroz’u kutlayarak başladı. Newroz’un “barış ve özgürlük” getirmesi temennisinde bulunan Bakırhan, “Önümüzdeki günlerde de Van’dan Amed’e, İzmir’den İstanbul’a kadar her yerde yine özgürlük Newroz’unu büyük bir coşku ve şevkle kutlamaya devam edeceğiz. Çünkü bu Newroz, milyonlarca Kürdün aslında dünya âleme ‘Em li vir in’ deme Newrozu’dur. Milyonlarca Kürt, barış ve demokratik toplum çağrısının yapıldığı bu süreçte nasıl durduğunu sadece Türkiye kamuoyuna değil, dünya kamuoyuna da göstereceği bir Newroz’dur” dedi.
MEŞALE ÇAĞRI OLACAK
Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yolumuzu aydınlatacak olan meşale, ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’dır. Önümüzdeki dönem demokratik toplum çağrısı Newroz’un aydınlığı gibi, Newroz’un ateşi gibi aydınlatmaya devam edecektir. Günlerdir siz de takip ediyorsunuz. Mahabat’tan Kirmanşah’a kadar, Süleymaniye’den Hewlêr’e kadar, Kobanê’den Kürt coğrafyasının dört bir yanına kadar Asrın Çağrısı destekleniyor. O alanları dolduran milyonlar, Asrın Çağrısı’nı arkasında durduklarını ifade ediyorlar. İrademizdir, bizi temsil ediyor diyorlar. Dolayısıyla biz de önümüz dönem yapacağımız çalışmalarda bu asrın çağrısını ne kadar destek verdiğimizi, sözümüz, eylemimiz, etkinliklerimizle ortaya koyacağız.”
ANKARA İYİ OKUMALIDIR!
‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın milyonlar tarafından sahiplenmesini anlattım ama bence bunu Ankara’da doğru okumalıdır, iyi okumalıdır, bu çağrıya verilen destekleri de iyi anlamalıdır. Bu çağrıya milyonların verdiği destek, aynı zamanda bu ülkenin demokratikleşmesini de inşallah bu Ramazan ayında beraberinde getirecektir. Bu Newroz, Kürt-Türk ilişkilerinde bir dönüm noktası olacaktır. Bu Newroz, 85 milyon için umut ışığı olacaktır. Sadece 85 milyon için değil, eğer bu süreci başarıya ulaştırabilirsek, doğmamış çocukların geleceği için de bir umut ışığı olmaya devam edecektir.
TÜM BÖLGEYİ YAKINDAN İGİLENDİRİYOR
Ortadoğu bir kez daha çok tarihi bir dönemeçten geçiyor. Suriye’de yaşanan gelişmeler, sadece Suriye halklarını değil, Türkiye ve tüm bölgeyi yakından ilgilendiriyor. Suriye’de özerk yönetimi ile geçici Şam hükümeti arasında imzalanan anlaşma ile birlikte, Suriye’de önemli gelişmelerin kapısı aralandı. Halkların statülerinin tanındığı, demokratik, eşit, adil bir Suriye için büyük bir fırsat ortaya çıktı. Suriye’deki anlaşmaya ve Türkiye’deki barış sürecine, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı damgasını vurmuştur.
GEÇİŞ ANAYASASI UMUDU ZEDELEYEN BİR YAKLAŞIM
Sayın Erdoğan da QSD ile geçici Şam hükümeti arasında yapılan bu anlaşmaya pozitif bir şekilde yaklaştığını belirtmişti. Fakat bu mutabakata atılan imza henüz kurumadan, halkların ve inançları görmezden gelen bir geçiş anayasası yürürlüğe girdi. 13 Şubat’ta siz de takip ettiniz, Suriye geçici anayasası açıklandı. Bu, Suriye’yi yeni bir karanlığa sürükleme potansiyeline sahip bir girişimdir. Bu geçiş anayasası, bölgesel barış umudunu zedeleyen bir yaklaşıma sahiptir. 15 gün önce, geçici hükümet o geçici kelimesi hala duruyor çünkü kalıcı olmak için demokratik, kapsayıcı, adil olmak gerekiyor. Eşitlikçi, hakkaniyetli bir politika yürütmek gerekiyor, katletmemek gerekiyor. Göçertmemek gerekiyor. Onun için geçici diyoruz, bu rejimin demokratik karakteri ortaya çıkana kadar halklar nezdinde geçici olmaya devam edecek. Bu geçici Şam hükümeti, 15 günde geçici bir anayasa hazırlık komisyonu kurmuş. Maşallah, nasıl çalışıyorlar. Biz bu ülkede 10 yıldır demokratik bir anayasa yapım aşamasına dahi geçemedik. 15 günde kurduğu geçici komisyon bir taslak hazırladı ve kamuoyuna açıkladılar. Hangi dinamiklerle görüştüler, ne zaman görüştüler, kimsenin haberi olmadı.
KÜRTLER KENDİNİ NEREDE GÖRECEK?
Kürtlerle, Alevilerle, Süryanilerle, Dürzilerle görüşülmemiş. Kadın devrimi dediğimiz Rojava’daki kadınlarla görüşülmemiş ama Suriye geçici anayasa taslağı diye kamuoyuna açıklandı. Böyle bir anayasa olabilir mi, bu anayasa kapsayıcı olabilir mi? Bu Suriye’nin anayasasıdır; bütün demokratik şekliyle, bütün farklılıkları kapsıyor diyebilir miyiz? Ülkenin adını da koymuşlar, 15 günlük çalışma içerisinde. Suriye Arap Cumhuriyeti diye mezhepçi, tekçi, yüzyıldır oranın sorun yaşamasına sebebiyet veren o tekçi bir mantıkla Suriye Arap Cumhuriyeti demişler. Şimdi en başta Suriye Arap Cumhuriyeti dersen, Kürtler kendisini nerede görecek?
BU ANAYASAYI TANIMIYORUZ
Soruyu sormaya devam edeceğiz. Bunun yerine yüz yıldır o coğrafyanın çatışma ve savaş içerisinde yaşamasına sebebiyet veren o tekçiliği kullanmaması gerekiyordu. Sanki yangından mal kaçırırcasına beş yıllık geçiş süreci anayasası diye anlattılar ve bununla birlikte yeni istikrarsızlıklara, yeni gerginliklere, yeni provakasyonlara da maalesef zemin açtılar. Biz bu anayasayı tanımıyoruz. Kimse unutmasın ki halkları ve inançları yok sayan anlayış artık miadını doldurmuştur. Yok, sayanlar kaybediyor. Suriye’den Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya Aleviler demokratik toplumun garantisidir. Alevinin olmadığı bir geçici geçici anayasa mı olur? Onayını almayan bir anayasa mı olur? Tam da Sayın Öcalan’ın Demokratik Toplum dediği çağrı; aslında Alevilerin de haklarını yaşamlarını garanti altına alan bir çağrıdır. Onun için demokratik toplum diyoruz.
ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR SURİYE'DEN BAŞKA BİR SEÇENEK YOK!
Aleviler, Hristiyanlar, Kürtler, Dürziler yani Suriye’de yaşayan bütün halklar ve inançların kendi iradelerine sahip olduğu demokratik laik özgürlükçü bir Suriye'den başka seçenek de yok yol da yok. Demokratik, laik, özgürlükçü bir anayasanın dışında orayı kapsayacak bir yol da yok, seçenek de yok. Onun için erkenden bu antidemokratik, yok sayan, geçici olan hükümet gibi adının geçici olduğu bu anayasanın demokratik bir öze ve kapsayıcı bir ruha kavuşması için Suriye yetkililerine de çağrımı yapmak istiyorum.
BARIŞA KURULMUŞ BİR SABOTAJDIR
Suriye’de geçici Şam yönetimi ile Özerk Yönetim arasında görüşmeler devam ederken, siz de hakkını vereceksiniz, evet eleştirilecek birçok yanımız var ama özellikle bu tartışma süreci başladıktan sonra 7/24, kadın meclisimizle, bütün parti kurum ve kurullarımızla birlikte barışı örgütlemeye çalışıyoruz. Barış umudunu büyütmeye çalışıyoruz. Biz bunları yapmaya çalışırken, henüz meclis koridorlarında ziyaret programımızı uygulamaya çalışırken, Kobanî’de 7’si çocuk 9 kişilik bir aile katledildi, acımasızca. Hem de Ramazan ayında ve sahura insanlar kalkmışken. Bu katliamı kınıyoruz, bu katliamı kabul etmiyoruz. Barış umudunu büyütelim derken birileri katliamlarına devam ediyor. Bu katliam kabul edilir gibi değil. Bu katliam barışa, bu sürece kurulmuş bir provokasyon ve sabotajdır.
ABDULLAH ÖCALAN UYARMIŞTI
Sayın Öcalan’la yaptığımız görüşmelerde Sayın Öcalan da provokasyonlara dikkat çekmişti. Ve İmralı Adası’nda kendisiyle görüşen bütün heyetlere devlete sürekli yaptığı en önemli çağrılardan biri: 'Aman ha, provokasyonlar, sabotajlar olmasın.' Provokasyon ve sabotaj derken, uzaydan, gökten, dışarıdan gelip bir şeyler yapabilecekleri sadece kastetmemişti. Bizim sözümüzden eylemimize kadar, iktidarın pratiğine, sözüne, eylemine kadar aslında büyük çerçeve çizmiştik. Bu işin lamı cimi yok! Bu katliamı yapan akıl, barış umutlarını katletmiştir. Barış umuduna sabotajda bulunmuştur. Bu saldırı asla sıradan bir saldırı değil, öyle değerlendirmiyoruz. Barış çabalarını ortadan kaldırmaya dönük bir mesajdır. Sayın Erdoğan daha kaç gün önce bu süreçte gelebilecek her türlü provokasyona karşı en üst seviyede dikkat sergileyecek, gereken bütün tedbirleri alacağız demişti. Bunu yürütmenin başı söylüyor, Sayın Cumhurbaşkanı söylüyor. Şimdi buradan Sayın Erdoğan’a soruyoruz: Kobanî’de 7’si çocuk 9 kişilik bir ailenin öldürülmesi sabotaj değil de nedir? Provokasyon değil de nedir? Bahsettiğiniz en üst seviyede tedbirleri ne zaman alacaksınız? Yoksa bu değerlendirmeyi yaparken "Kürtler hariç, Kobanî’dekiler hariç" mi dediniz? Dolayısıyla verdiğiniz söze uygun bir pratik ortaya çıkmalıdır. Bir kez daha bu saldırıyı en sert şekilde kınıyoruz, lanetliyoruz. Bu saldırıyı yapanların peşini bırakmayacağız. Açığa çıkıncaya kadar, bu saldırıyı yapanlar yargılanıncaya kadar hep birlikte mücadele edeceğiz.
MESAJI 50 BİN KİŞİYE AYRINTILI ANLATTIK
Değerli arkadaşlar, barış yolunu örmek için siyasi parti, sivil toplum, inanç örgütleri başta olmak üzere toplumun birçok çevresiyle görüşmeler yaptık. Buluşmalar gerçekleştirdik. Demokratik çözüm gündemiyle bütün kurullarımız, kadın arkadaşlarımız başta olmak üzere büyük bir çaba içerisinde. Parti olarak barış ve demokratik çözüm çağrısını büyütmeye devam ediyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında halklarımızla, emekçilerle buluşuyor, demokratik siyasetin gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. 139 ayrı merkezde halk toplantıları gerçekleştirdik. Bu toplantılara 50 bin arkadaşımız, yoldaşımız katıldı. Sayın Öcalan’la mesajını bu 50 bin kişiye ayrıntılı şekilde anlattık, birlikte tartıştık. Dünyada 50 bin kişi ile barışı topluma anlatacak başka bir örnek yok. Hep model oluyoruz, hep öncülüğünü yapıyoruz, 50 bin kişi ile barışı anlatacağız topluma. Bakın haritadan da göreceksiniz, bu mor renginde olan bütün kentlerde toplantılar yaptık. Neredeyse Türkiye haritasının 4’te 3’ünü gezdik. Kalanını da hep birlikte yine tamamlayarak demokratik toplumu ve barışı anlatmaya çalışacağız.
HALK SAYIN ÖCALAN’A GÜVENİYOR
Halkın talepleri var, kaygıları var, haklı kaygıları var. Biz böylesine samimi iken, insanlar katlediliyor. İnşallah bu kaygıları da giderecek daha güçlü ve örgütlü bir çabanın içerisinde olacağız. Bütün bu kaygılara rağmen bu toplantılarda bir şey açığa çıktı. Halk Sayın Öcalan’a güveniyor onun çağrısına güveniyor, inanıyor. Sayın Öcalan’ın çağrısını kendisine pusula yapacağını toplantılarda dile getirdi. Barışın en büyük teminatı güvencesi de Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrı oldu.
SIRA KİMDE?
Evet, bütün ziyaret ve toplantılarda gördüğümüz netti. Halkımız barış, adalet, özgürlük istiyor. Zemin hazır, irade hazır, umut var. O halde neden yol almayalım sorusunu bir kez daha soralım. Biz de hazırız. Yol açık, 27 Şubat asrın çağrısı, aynı zamanda demokrasinin pusulasıdır. Bu süreci, barışla taçlandırmak için, pedal çevirmeye devam etmeliyiz. İlk pedalı Sayın Öcalan büyük bir cesaretle, büyük bir sorumlulukla yerine getirdi. Şimdi pedal çevirme sırası iktidarda, devlettedir. Hadi buyurun çeviren pedalı devam ettirin. Bu ülkeyi barışa, huzura kavuşturalım diyoruz. Sayın Öcalan’ın çağrısının üzerinden 24 saat bile geçmeden, PKK kendini fesih etme kararı aldı. Fesih kongresinin yapılması da sürecin en kritik eşiğinin aşılması için ne lazım. Güvenli bir ortam lazım. Güvenli bir ortam lazım. buyurun güvenli ortamı sağlayın. Madem çok istiyorsunuz, kongre toplansın, Sayın Öcalan’ın çağrısını yerine getirsin. Sayın Öcalan ile kendi partisini kuracağı kongreyi yöneteceği, mekanizmayı bir zahmet oluşturun.
85 MİLYON SAHİPLENMELİ
Bu da pedalı çevirmenin en önemli aşamalarından birisidir. Türkiye’de çözüm ve barış sadece Kürtlere değil, bütün Türkiye’ye kazandıracaktır. 85 milyon kazanacaktır. Demokrasi gelecek. Rantın, sermayenin zenginleştiği, emeklinin, emekçinin perişan olduğu bu zemin ortadan kalkacak. Eşit olacağız, kardeş olacağız, kavga bitecek. O yüzden bu çağrıyı 85 milyonun sahiplenmesi gerekiyor. Türkiye’de çözüm herkese kazandıracaktır. Ortadoğu’da olduğu kadar, yenidünyada da Türkiye’yi büyük bir güç haline getirecektir. İşte son günlerde hep birlikte takip ediyoruz. Dün AKP sözcüsü de açıkladı, iktidar AB sürecini ilerletmek üzere tekrar açıklamalar yaptı. Baktı böyle olmuyor, yönünü ve sözünü batıya çevirmeye başladı. “