Konuk yazar, geçen Dönem Eğitim Sen Batman Şube Başkanlığı Yapan Eğitimci Nureddin Şimşek, bugünkü köşe yazısında 'Barış nasıl gelecek' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

90D0149C 1C42 4054 B43C 6C2F94202246.Jpg

SALDIRI KONSEPTİ VE PROVOKASYONLAR GÖLGESİNDE "BARIŞ" NASIL GELECEK?

Barış süreci, her şeyden önce toplumların huzur içinde bir arada yaşamalarını, etnik ve dini farklılıklar arasında hoşgörü geliştirmeyi amaçlayan kritik bir adımdır. Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgesel ve uluslararası durumu göz önünde bulundurulduğunda, barışın tesisi için atılacak adımlar yalnızca iç politika meselesi değil, aynı zamanda küresel barışın bir parçası olma yükümlülüğünü de taşımaktadır. Ancak, barış sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için samimi ve kalıcı bir irade gerekmektedir. Son dönemde yaşanan gelişmeler, bu sürecin ne kadar kırılgan olduğunu ve çeşitli faktörlerden ne kadar etkilendiğini göstermektedir.

Sürecin Geleceği ve Karşılaşılan Zorluklar*

PKK'nin kongre toplamaya ve örgütü feshetme çağrısı yapması, barış sürecinin önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak, bu açıklamaların gerisinde, Güney Kürdistan’daki bombalamalar, Rojava’daki sürekli saldırılar ve en son Kobani’de yaşanan trajik sivil ölümleri göz ardı edilemez. Bu saldırılar, yalnızca bölgedeki halkların güvenliğini tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda barış görüşmelerinin sağlıklı bir zeminde yapılmasını da engellemektedir. Bir taraftan müzakere masasında çözüm arayışı varken, diğer taraftan silahların konuşması, sürecin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koymaktadır.

Diğer taraftan, QSD komutanı Mazlum Abdi ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara arasında imzalanan 8 maddelik mutabakat metni ve MİT ve Dışişleri Bakanlığı'nın Suriye ziyareti, Türkiye'nin bu süreci dışarıdan şekillendirme çabalarının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, tüm bu sürecin etnik ve dini çeşitliliği göz ardı eden bir şekilde ilerlemesi ve farklı halkların taleplerinin yok sayılmasıdır. Suriyeli Kürtler, Araplar ve diğer halklar arasında adil ve eşitlikçi bir çözüm bulunmadan, yalnızca güç politikaları ve stratejik çıkarlar doğrultusunda bir çözüm önerisinin kabul edilmesi, bölgesel huzuru uzun vadede sağlamaktan çok uzak olacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rolü ve İktidarın Yükümlülükleri*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde barış sürecinin heba olmaması için gerekli tüm önlemlerin alınacağını belirtmişti. Bu güvence, barış sürecinin başarıya ulaşabilmesi için önemli bir adım olarak görülmüştü. Ancak, son dönemdeki gelişmeler, bu güvenceye olan inancın sarsılmasına neden olmuştur. Eğer sürece dair alınan önlemler, yaşanan saldırıları ve provokasyonları engellemiyorsa, o zaman iktidarın verdiği güvenceyi yeniden sorgulamak gerekir.  İktidar, gerçek bir barış için belirlediği stratejilerde ne kadar samimi? 

Daha önce DEM Parti’nin yaptığı gibi, barış sürecinde provokasyonların engellenmesi gerektiği konusunda güçlü bir çağrı yapılmalıdır. Paris Katliamı örneği üzerinden yapılan uyarılar, bu tür provokasyonların barışa nasıl zarar verdiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. İktidar, bu tür tahrik edici eylemleri engelleme noktasında sorumluluk almak zorundadır. Ancak barış süreci için atılacak her adımın, tüm tarafların çıkarlarını ve taleplerini dikkate alacak şekilde şekillendirilmesi, kalıcı bir çözüm sağlayacaktır.

Kürt-Türk ilişkilerinde tarihi kavşak: Çözüm mü, kaos mu? Kürt-Türk ilişkilerinde tarihi kavşak: Çözüm mü, kaos mu?

Sonuç ve Yapılması Gerekenler

Barış sürecinin başarılı olabilmesi için sadece bir tarafın değil, tüm tarafların çıkarlarını gözeten, adil ve sürdürülebilir bir yaklaşım benimsenmelidir. Bu bağlamda, öncelikle:

1. Şiddetin Sonlandırılması:Hem iç hem de dış saldırıların son bulması gerektiği, silahların susmasının barış sürecinin başlangıcı olduğuna dair net bir tutum sergilenmelidir.

2. Etnik ve Dini Çeşitliliğin Tanınması: Suriye’deki geçici anayasa taslağı ve bölgesel çözüm önerileri, tüm etnik ve dini grupların eşit haklar ve güvenlik içinde yaşayacağı şekilde şekillendirilmelidir.

3.Provokasyonların Önlenmesi: Savaşın arkasındaki tüm provokasyonların durdurulması ve şiddet içeren eylemlerin önüne geçilmesi için daha etkin ve kapsamlı önlemler alınmalıdır.

4. letişim ve Diplomasi:Diplomatik kanallar açık tutulmalı, ilgili tüm taraflarla diyalog ve müzakereler artırılmalıdır.

5. Kürt Halkının Taleplerine Saygı: Kürt halkının hakları ve talepleri görmezden gelinmemeli, adil bir çözüm önerisi geliştirilmelidir.

Bu noktada hükümetin, barış sürecini bir daha bozulmayacak şekilde yeniden başlatabilmesi için tüm siyasi, toplumsal ve kültürel faktörleri dikkate alarak somut adımlar atması gerekmektedir.