ŞANLIURFA ÖTEKİLERİN GÜNDEM 24 HAZİRAN  2018 SEÇİM GÜNDEMİ RÖPORTAJ HAMZA ÖZKAN-ARZELLA BEKTAŞ



Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
16. 01.1966 Hilvan doğumluyum. İlk ve orta öğrenimini Hilvan da tamamladım. 1979 yılında Hilvan belediyesin de ilk kadın encümeni Annem ile birlikte 14 yaşında göz altına alındım. tahliye olmama rağmen Diyarbakır cezaevinde 3 ay daha bekletildim ve ilk açlık grevine katılım. Sonrasında okula devam etmesi sakıncalıdır gerekçesiyle Eğitim hakkım ihlal edildi. Liseyi açıktan bitirdim. şuan Eskişehir Anadolu üni. Sosyoloji bölümünü okumaktayım. HADEP-DEHAP dönemlerinde yönetimde yer aldım. 2004 yerel seçimlerde Demokrasi güç birliği ittifakında partim DEHAP adına Belediye Meclis üyeliği adaylığında bulundum. Kadın Hakları aktivisti olarak özellikle köylerden Kentlere zorunlu GÖÇ ettirilen ailelerle ilgili çalışmalarda bulundum.
Neden siyaset?
Aslında siyasetle çok küçük yaşlarda tanıştım: gözaltılar, haksızlıklar ve tutuklamalarla... Hilvan'da ilköğretim müdürlüğü yapan, o dönemin TÖB-DER üyesi, bölgenin ileri gelen aydınlarından olan babam, 1973 yılında dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından,parantez içinde belirtiyorum "Komünizm ve Kürtçülük propagandası yaptığı" gerekçesiyle tutuklandı. Sonrasında görevinden alındı ve yine aynı yıl görevine iade edildi ama kısa sürdü. Birçok kez göz altına alındı,birçok kez suikastlardan kurtuldu. 1975 yılında Yozgat'a sürgün edildi. Sonrasında görevinden istifa ederek Diyarbakır Belediyesinde zabıta amiri olarak geçimini sağlamaya başlamışken hakkında alınan siyasi bir kararla, dönemin karanlık güçleri tarafından öldürülmesine karar verildi. 1977 de Diyarbakır-Bağlar'da faili meçhul bir cinayetle katledildi. Sonrasında ise annemle ve dört kardeşimle birlikte Hilvan'a -memleketimize- dönmek durumunda kaldık. Sosyalist bir düşünceye sahip olan babamın etkisiyle,bölgede oluşan o dönemin "Talebe” gençliğinden de etkilenerek çocuk yaşta olmama rağmen aralarında yer aldım. Tabii 28 yaşında genç bir kadın iken,babamı kaybeden annem feodal yapıya karşı gelerek,Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde yer aldı ve Hilvan Belediyesinin ilk kadın encümenlerinden biri oldu. Bu sayede ben de küçük yaşlarda aileden gelen bir gelenekle siyasetle tanışmış oldum. Sadece vicdani bir refleksle değil, bütün bu yaşanan katliamların, hak ihlallerinin yaşam nüvelerini parçalamaya çalışan zihniyetin tamamen siyasi ve politik olduğunu anladığım için tercihim hep Demokratik siyasetten yana oldu.


HDP'den aday olma fikri ne zaman gelişti?
Bütün halkların, ötekilerin, ezilmişlerin, insan hakları ihlallerinin; ‘Barış ve Demokrasinin’ tek savunucusu olduğu için HDP’den aday olmaya karar verdim.
4-Eş genel başkanların dahi tutuklandığı bir dönemde milletvekili olarak ne kadar etkili olabilirsiniz?
Bu bir bayrak yarışıdır. Bu halklar buna benzer göz dağı verme, korku salma gibi durumları defalarca yaşadı ve yaşamaktadır. Halkların barış ve demokrasi taleplerini inadına dile getireceğiz ve gereğini yapacağız.
Siyasi süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?Antidemokratik yöntemlerle siyaset yapan AKP hükümeti, 2002 yılında iktidara geldiğinde Ecevit hükümetinden ‘Kemal Derviş’in yer aldığı ekonomik programı devralmıştır. Bu dönemi biraz daha hatırladığımızda özellikle Türkiye'nin demokratikleşmesi konusundaki taleplerin başta Avrupa Birliği olmak üzere sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, aydınlar ve yazar-çizerler tarafından da yüksek sesle söylenen kangrenleşmiş Kürt sorununun askerî yöntemlerle değil de, karşılıklı uzlaşı, diyalog ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi gerektiği vurgulanmaktaydı. Hatta o dönemi biraz daha hatırlayalım: PKK ateşkes ilan etmişti, artık asker ve gerilla cenazeleri gelmiyordu ve analar ağlamıyordu. Bu durum ülkede istikrarlı bir dönemi müjdeliyordu. AKP hükümetine müthiş bir destek gelmeye başladı. Yine hatırlayalım, yetmez ama evetçiler de destek vermişti. Eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün “Her şey çok güzel olacak.” Söylemleriyle tertemiz, yeni bir sayfa açılacağı düşünülmüştü. Bir süre bu heyecanla ülkenin aydınları ve kanaat önderleri bu rüzgâra kapıldılar. Ama zamanla bir oyalamadan ibaret olduğu ortaya çıktı. AKP hükümeti barış ve demokrasiyi ayaklarının altına alarak sesi ve rengi olmayan bir rejimi kurmak için ülkenin tüm değerlerini kullanıp, propaganda malzemesi yaparak karanlık yüzünü ortaya çıkarmıştır. Şu anki durumun özeti budur. Bize düşen ise halkların kardeşliğini (din, dil, ırk, mezhep...) ayırt etmeksizin pekiştirmek, ülkeye barışın, demokrasinin, adaletin gelmesi için mücadele etmektir. Er ya da geç halkların da demokratik tepkisini ortaya koyacağı tartışılmazdır.


AKP bu seçimde gider mi?
Kürt sorununu antidemokratik yöntemlerle çözmeye çalışan tüm hükümetler, tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır. Nedeni ise: askeri yöntemlerle bölgeyi hatta ülkeyi yönetmeye çalışırsanız, hem ekonomide öteye gidemeyen hem çeşitli yatırımlar yerine getiremeyen hem de halkın özgürlüğünü korku salarak elinden alan bir hükümetin ömrünün uzun olmayacağı siyasî tarih bilen herkesin onaylayacağı bir durumdur.
AKP giderse bunda HDP’nin rolü ne olur?
Oldukça büyük olur. AKP'nin gidişi ve AKP saltanatının son bulması ancak HDP ile olacaktır.
24 Haziran seçimlerinde Urfa'da iddialı mısınız?
İddialıyız. Bizim iddiamız bir yaşam önerisidir. Bu iddia somutlaştırılmış durumda. Halkla birlikte başarılı olacağız. Bizim için her yer meclis.
Urfa Halklarına bir çağrınız var mı?
Peygamberler şehrine, barışın, kardeşliğin, hoşgörünün, birliğin, beraberliğin; Arabıyla, Kürdüyle, Türküyle, Ezidisiyle "Tarihin sıfır noktasında" Insanlığın bilinen ilk kadim kenti olan Urfa’ya çağrım: “Gelin birlik olalım. Savaş naraları atan, erkek egemen zihniyete en büyük cevabı birlikte verelim, Şanlıurfa'yı barışın ve kardeşliğin şehri yapalım..”
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Yaşasın ‘Halkların' kardeşliği!.. Mutlaka Kazanacağız!