AMED ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ- 30 Yıl Cezaevinin Ardından Amed’in Tarihi Surlarında Yazar Mizgîn Ronak, Cezaevinde Yazarlığa Dair Gazeteci Hamza Özkan’ın Sorularını Yanıtladı.
Öz Gündem’den Yeni Bir Başlangıç: Amed Surları’nda Röportajlar Başlıyor
Daha önce "Ötekilerin Gündemi" olarak yayın yapan platformumuz, bundan böyle Öz Gündem adıyla yoluna devam ediyor. Gerçeklerin izinde, ezilenlerin, mücadele edenlerin, hikayesi duyulmamışların sesi olmaya devam edeceğiz.
Amed’deki röportajlarımızı artık Amed Surları’nda gerçekleştireceğiz. Tarihin, direnişin ve hikayelerin tanığı olan bu kadim surlar, bundan sonra her hafta farklı mesleklerden, farklı yaşam hikâyelerinden konuklarımızı ağırlayacak. Amed dışındaki illerde de tarihi mekânlarda buluşarak yaşamın içinden sesleri taşımaya devam edeceğiz.
Bu yeni başlangıcın ilk durağında, yaşamının 30 yılını zindanda geçiren yazar Mizgîn Ronak ile Amed Surları’nda, Dağkapı’da bir söyleşi gerçekleştirdik. Onunla konuşurken, röportajı montajlarken ve yazıya dökerken içimde derin bir duygu birikti. Vefakârlık, bedeller, mücadele azmi… Yazar olmanın ne anlama geldiğini, direnişin kaleme nasıl sığdığını, bir kitabın sadece satırlardan ibaret olmadığını bir kez daha hissettim.
Değerli yazar Mizgîn Ronak ile yaptığımız bu özel röportajı okumak ve dinlemek sizlere de duygu katacaktır.
Yazar Mizgîn Ronak: Kürtçenin Tadını Vararak Herkes Yazmalı
— Ötekilerin Gündemi (@OtekilerinG) March 9, 2025
30 Yıl Cezaevinin Ardından Amed’in Tarihi Surlarında Yazar #MizgînRonak, Cezaevinde Yazarlık Dair Gazeteci #HamzaÖzkan’ın Sorularını Yanıtladı #ÖzGündemhttps://t.co/8bWYI4Qkut
devamı https://t.co/IlC3xCCx8D YouTube
♀️ pic.twitter.com/l0BLcf001x
“Kürtçe Yazıyor ve Kürtçe Yaşıyorum”
Sayın Ronak, öncelikle röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. 30 yılın ardından, Amed Sur’da yazarlığınızı ve cezaevi sürecinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ronak: “Yabancı bir dilde demeç vermek ya da söyleşi yapmak benim için farklı bir his. Çünkü ben Kürtçe yazıyor ve Kürtçe yaşıyorum. Okurlarımla Kürtçe buluşuyorum. Bu nedenle beni yabancı görenler olabilir, çünkü kitaplarımı okuyamayanlar için ben bir bilinmezim. Dilin yarattığı yabancılık, sosyo-psikolojik ve tarihsel bir gerçekliktir. Daha önce ‘İngilizce, Arapça, Türkçe, Farsça da yazılabilir’ dediğimizde, bazı Türkçe yazan arkadaşlar tepki göstermişti. Oysa bu bir ötekileştirme değil, filolojik bir gerçekliktir. Kürtçe de onlar için bir yabancı dildir.
Surların huzurunda konuşurken kendimi biraz tuhaf hissediyorum. Amed’in tarihi surları gibi ben de bu toprağın bir parçasıyım. Belki onların en küçük taşlarından biriyim ama buradayım.
“Kitaplarla Dolu Bir Evde Büyüdüm"
“Kitaplarla büyüdüğüm için şanslıydım. Ehli kitap bir ailede yetiştiğimden, sürekli kitaplarla iç içeydim. Roman kahramanları, tarihimiz, ülkemiz ve kayıp kahramanlarımız kitaplarda vardı. Sonrasında cezaevinde de kitaplarla buluştum. Siyasi tutsakların bulunduğu her yer bir kütüphane olur. Bu bir realitedir. Ancak zamanla cezaevlerinde kitap sınırlandırmaları getirildi; kişi başına 10 kitap, 5 kitap ya da değişim şartları belirlendi. Buna rağmen kitap hep vardı.”
“İlk Şiirimi 9 Yaşında Yazdım”
“Evet, ilk kitabım cezaevinde başladı. Ama ilk şiirimi 9 yaşında yazmıştım. Çocukken kitap kokusunu tarif etmeye çalışırdım. Tarçın gibi miydi, karanfil gibi miydi bilemezdim ama kendine has, özel bir kokusu vardı. Cezaevinde de aynı koku benimleydi. Yazmak, zindanda çok farklı bir duyguydu. Bir kez mürekkebe bulaşınca, artık ondan kopamazsınız. Sanki ruhunuza bir mühür vurulmuş gibi olur.”
“Şiirlerim ve Kitaplarım Benden Önce Özgürlüğe Kavuştu”
“Bugüne kadar 8 kitabım yayımlandı. 7 kitabımı cezaevinde yazdım. Ne yazık ki 3 kitabım kayıp... Son kitabım ise dışarıda yazdığım makalelerden oluşuyor. İsmi ‘Nergiz le Borini’ yani ‘Bağışlamanın Nergisleri’ diyebiliriz. Ancak diğer kitaplarım içeride yazıldı. Onlar okurlarla buluştuğunda tuhaf bir his yaşıyordum. Çünkü ben hala tutsaktım ama kitaplarım özgürdü. Beni okuyanlarla buluştular, sevdiler, konuştular... Oysa ben orada, onların sevincini bile paylaşamıyordum.”
Cezaevinde Yazmak ve Okurlarla Buluşmanın Duygusu
— Sayın Ronak, uzun bir dönem cezaevinde kaldıktan sonra okurlarınıza ulaşamamış olmanın yarattığı bir eksiklik ve duygusal yük söz konusu. Cezaevinden çıktıktan sonra düzenlediğiniz imza günlerinde okurlarınızla ve dostlarınızla bir araya geldiniz. Bu iki farklı ruh halini nasıl tanımlarsınız?
Yani, gerçekten değişik bir duyguydu. Elbistan Cezaevi'ndeydim. Bir gün bir kargo geldi, içinden ilk şiir kitabım çıktı. Kitap, cezaevi kontrollerinden geçtikten sonra birkaç gün içinde elime ulaştı. İlk başta sadece kapağını görebildim, sonra birkaç gün sonra tamamen bana verildi. Rüya ile gerçek arasında bir duyguydu bu. Hem mutluluk vericiydi hem de hüzünlüydü. Çünkü o şiirler okura ulaşmıştı ama ben okurlarla buluşamıyordum. Kitabım, hayatımı değiştirememiş, esareti bitirememiş, uzaklığı kavuşturamamıştı. Bu yüzden buruk bir his vardı içimde.
Cezaevinden çıktıktan sonra ise tamamen farklı bir atmosferle karşılaştım. Bir sıcak yaz gecesiydi. Havaalanına indiğimde ellerinde çiçeklerle beni bekleyen gençleri gördüm. "Biz senin okurlarınız, seni karşılamaya geldik," dediler. Üstelik Kürtçe okuyan, Kürtçeye hakim gençlerdi. O an büyük bir mutluluk ve gurur duydum. Çünkü uzun zamandır güzel bir günü bekliyordum ama artık umut kesmiştim. Biraz da hazırlıksız yakalandım. O gece benim için gerçekleşen bir düş gibiydi. Okurlarımın gözlerinde kitaplarımı görmek, o ışıldayan bakışlarını hissetmek çok özel bir şeydi. Çünkü kitaplar, okunmadan tamamlanmaz; ancak okurun gözleriyle, dokunuşuyla ve yorumlarıyla gerçek anlamını bulur.
Kitap İmzalamak ve Okurla Buluşmak
— Kitaplarınızı imzalamak nasıl bir anlam taşıyor sizin için?
Geçmişte sürekli imza, evrak ve bürokratik işlemlerle uğraştım. O dönem benim için "imza" kelimesi hep bir zorunluluğun parçasıydı. Ama kitap imzalamak farklı bir anlam taşıyor. Çünkü kitaplarım, bana ait olmaktan çıkıp okurun oluyor. Cezaevindeyken bile okurlarım on yıl önce yayımlanmış kitaplarımı getirip imzalamamı istiyordu. Sararmış sayfalar, elden ele dolaşmış kitaplar görmek, kitaplarımın benden bağımsız bir hayatı olduğunu gösteriyordu. Bu yüzden imza atmak benim için çok detaylı bir mesele değil. Sadece küçük bir not bırakıyorum. Çünkü asıl mesele, okurla buluşmak.
Özellikle kitap fuarlarında ya da bir panel sonrası yaşanan o anlar çok kıymetli. Bugünlerde hepimizin en çok ihtiyacı olan şeylerden biri, aydınlık anlar. Çünkü uzun süredir karanlık bir mevsimdeyiz ve bu mevsim bir türlü bitmiyor. İşte o aydınlık anlar, okurla bir araya geldiğim o buluşmalarda ortaya çıkıyor.
Şiir Kitabı ve Yeni Projeler
Şu an yeni bir şiir kitabı üzerinde çalışıyorum. Ama yazmak, büyük bir emek ve odaklanma gerektiriyor. Uzun bir süre ilgilenemediğim için biraz geride kaldım. Ancak son dönemde tekrar yazmaya yoğunlaştım ve kitabı tamamlamayı düşünüyorum. Bunun dışında birkaç yarım kalmış çalışma daha var; biri şiir, diğeri roman.
Yazmak ve Kürtçe'nin Önemi
— Yazarlık sizin için ne ifade ediyor?
Yazarlık, sadece teknik bir iş değil. İlham, ruh ve duygu gerektiriyor. Bugün dijital dünya her şeyi hızlandırıyor, kolaylaştırıyor ama aynı zamanda ruhsuzlaştırıyor. Biz ise mürekkeple yazmanın, kelimeleri kovalamak ve onlara hayat vermek olduğunu biliyoruz. Özellikle de Kürtçe yazan bir yazar olarak, bu dili yaşatmak ve ona dair üretim yapmak benim için çok kıymetli. Kürtçenin tadını hissederek yazmak, kelimelerin derinliğini koruyarak ilerlemek gerekiyor. Yazdıklarımız, eğer gerçekten sahici ve samimi olursa kaybolmaz.
Kaynak: BİANET-https://bianet.org/niviskar/mizgin-ronak-7850
1973 Diyarbakır doğumlu olan Mizgîn Ronak, 1992’de 18 yaşındayken politik nedenlerle, dönemin Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafından müebbet hapse mahkum edildi. 30 yıl sonra, 10 Ağustos...
Zimanê pak
Êdî...
Mesken û cîh çîyê me ye
Bêrîkên kun
Destên ku bûne bask
Lehengên li Petersburga kurdan
Kumsor
Çima Pollyanna ne kurd e?
Kurttir kûrtir e
Tîmarxana qederê
Nêrgizên lêborînê
Serêş
Anormal û normal
Ne dilek sê dil
Ezên şerker
Derengmayîn jî çû
Bêzincîr
Kîjan erebe?
Dê çawa be?
Xezela pişîkên payîzê
yên pirxwendî
Wênesaz Bihar Moslehî: Ez bi xêzên xwe qaliban deforme dikim
10 saliya Zarok TVyê pîroz be
8ê Adarê li Amedê: Peyama Abdullah Ocalan hat xwendin
Jin û LGBTI+ li Taksîmê ne: "Heta wekhevî pêk neyê ev serhildan wê bi dawî nebe"
"Têkoşîna me ya femînîst jiyana me û cîhanê diguherîne"
kategoriyên rojane
Nivîskarên bîanetê
Arslan Özdemir
Banga aştiya civakî
Mizgîn Ronak
Zimanê pak
bianetê li ser medya civakî bişopîne,
berê hûn agahdar bibin