Eğitimci yazar Hasan Şahin bugünkü köşe yazısında, 'Elma kokulu katil' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
ELMA KOKULU KATİL
Orta doğuda halklar yaşar. Kadim mezopotamya bu coğrafyadadır. Yani insanlığın hayat bulduğu bir coğrafya ve ne acıdır ki Mezopotamya’da dünyaya hayat veren ve kendi hayatından haberi olmayan birde Kürtler yaşar!
Kürtler mazlumdur. Yolu oradan geçen herkesi “ buyur “ edip baş tacı edecek kadar da asil.
Yolu oradan geçenler böylesi bir nimeti ve saygıdan kusur etmeyen bir halkı tanrının lütfu sayıp mekan kurdular!
Sonra mekana sahip olup, Kürtleri de mekanın hizmetçisi saydılar!
Tam bir diktatör köle sendromu filizlendi ve meyveye durmadan sürekli filizi koparılan bir mevsimsiz ağaç!
Orta doğu halkları kılıç zoruyla İslamiyet’le tanıştı ve Kürtlerin tanışması bambaşkaydı.
Şeyhlik ve benzeri mertebelerin en yücesi Kürtlerin boynunda kaldı.
İşte asıl kıyamet buradan koptu. Aynı dinin mensupları söz konusu Kürtlerse bir başka acımasızlıkla homurdandı ve Allahın buyrukları ne Kürtlerin canından, ne de dilinden geçiyordu!
Bu zulümlerin zeval bulması görünmez bir masum hakıydı.
Bu zalimlerin en büyüklerinden biri Sadam Hüseyin’di!
Onu oraya getiren Amerika bir milad koymuştu. Süresi dolunca, sonunu ipin ucunda gördüğünde artık çok geçti!
Binlerce Kürdü kimyasal gazlarla soy kırıma uğrattığında, onlar daha çok ölsün ve tehlikeden kaçmasın diye elma kokulu gaz kullanmıştı!
İşte böyle canice bir ruh hastalığının tarifini psikiyatristler nasıl yapar bilmem ama içinde derin bir ruh hastalığı taşıdığı kesindir!
Kucağında bebesi, yuvasında kuşun can verdiği yerde, muktedirin kendisi foseptik çukurunda bulundu!
Saraydan, şatafattan, foseptik çukuruna uzanan bu maceranın tek tanımı var; mazlum bir halka yaptıklarının bilinmez bir güç tarafından kendisine kat kat bedel olarak dönmesidir!
Dünya her zamanki gibi bu katliama yine sessiz kalmıştı!
Tek çare her zaman olduğu gibi Kürdün dağ taş delen ağıt ve feryatlarıydı!
Sonra hep sorarlar; “ Fırat neden sessiz akar”
diye!
Kerbeladan böyledir. Durmadan kan yıkar ama bir türlü temizleyemez!
Zulmün ve kanın coğrafyası. Yüz yirmi dört bin peygamberin geldiği yer!
Düzeltememişler; bina o kadar eğri ki, neresinden tutsan orası elinde kalıyor!
Hasan ŞAHİN