Sitemizin editörü, gazeteci ve yazar Özlem Armen, bugünkü köşe yazısında "Ortadoğu Projesi! " başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Ortadoğu Projesi!

Ortadoğu projesi yıllarca bir muamma diyebileceğimiz bir şey miydi? Yok öyle diyemeyiz. Her dönem farklı ele alınan ve emperyal güçler tarafından da değişik yürütülen büyük bir proje idi. Ancak son bir iki yıldır ABD ve İsrail devletlerin ortadoğu üzerinde ki hesapları farklı olduğunu bazı yorumcular tahmin ediyordu. Ancak hepimiz bu sonucu kestiremiyorduk. Biraz fazla değil yirmi ya da yirmi beş yıl gibi kısa bir süre geriye gidersek; Afganistan’da başlatılan ve Irak’ta korkunç projenin yüzünü göre bildiğimiz stratejik hamleyi göre bildik!

Arap Baharı adı altında, Tunus’da başlatılan ve Mısır gibi tarihsel kökleri derin olan ülkelerin yönetimlerini değiştiren bir, “Bahar Oparasyonu…” diyebileceğimiz, işgalci bir proje ile yüz yüze kaldı insanlık.

Suriye, emperyalist güçlerin planladıkları talan ve katliamların son doruk noktası olduğunu kimse kestiremedi. Ta ki, haydutlar vekalet savaşına başladıkları ana dek…

Suriye, kıtaları birleştiren denklemde duruyor, jeopolitik öneme sahip bir bölge ve Arap dünyası üzerinde önemli bir etkisi olan bölge. Bölgedeki bütün zenginlikleri talan etmenin yegane yolu elbetteki; coğrafik olarak işgal edilmesi ya da kendilerine kukla devlet-lerin oluşması şart idi. Nitekim öylede yapıldı.

Bu kar amaçlı sermayenin zihniyeti, sonuç itibariyle Suriye'de yaşayan halkları parçalamayı başardı ve etnik kimlikleri birbirine düşürdü. Bu etnik kimlikleri hem ezdi ve ezilmesi içinde çaba sarf etti.

Halkların köleleştirmek pratikte görüp yaşadıklarımızın pratik çalışmaları bizlere öğrenmesine rağmen sessiz kalıyoruz-kalınıyor insanlık!

Işte ucuz işgücü burada ortaya çıkıyor. Can derdine düşen toplumlar, kendi emeği ve iş gücünün yarattığı değeri düşünecek mecalleri dahi kalmadığı gibi topraklarını talan eden, devletlere karşı kıyacak güçleri kalmamaktadır.

Savaş ile pazarlarını kaybeden halklar, orada yabancı duruma düşülüyor. Tıpkı bugün Suriye'de yaşananlar misali. Örneğin, Aleviler Suriye'de kadim halklar ve oranın zengin inancını temsil ederdi. Lakin, bugün onların katli, -Vaciptir- deniliyor ve bütün dünya bu vahşeti seyre durmuş durumda.

Başta ne HTŞ dediğimiz eli kanlılar ne de El Nusra'dan vb. Hiç biri de o coğrafyaya ait değiller.

Gerici egemen güçler kendi çıkarları için besledikleri cihatçıları bu coğrafyada bir araya getirdiler ve de Şam’da meşrulaştırıyor. Bu aslında dünya devletlerin nasıl birer vahşi olduğun bir göstergesidir aynı zamanda.

Bu eli kanlılar, Suriye’de yaptıkları onların gelecekteki politikalarını bizlere göstermektedir. Halkları boğazlıyan, kan döken Alevi gençleri, Alevi çocuklarına, Alevi Kadınları üzerinde soykırımları gerçekleştirildiğini görmemek için insanın kör ve de sağır olması gerekir.

Suriye’de başta Alevi ve Kürtlere, uygulanan bu zulüm karşısında insanlık suskun ise fazla diye bilecek bir şey yok…

Yarın sıra size-bize geldiğinde de Suriye suskun olacak…

İnsanlık köle pazarlarında satılmaya dönüşeceği çağlara yeniden dönüyor…


Özlem Armen