Barış Vakfı Başkanı ve Yazar Hakan Tahmaz bugünkü köşe yazısında, 'İktidarın 360 planı ' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Silahsızlanma ve fesih evresi

Bu tartışmayı açıklığa kavuşturacak olan Çağrı'nın altında imzası olan Abdullah Öcalan'dır. AK Parti ve DEM Parti yetkililerinin anlaşamadıklarında yapmaları gereken Öcalan'a başvurmaktır. Bunun için Öcalan'ın süreçte etkin olması ve rahat çalışacağı bir düzeneğin oluşturulması veya İmralı sürecine son verilmesi gerekmektedir.

Suriye'de devlet yok, ordu yok, kurumsallaşmış idari yapı yok. ABD Suriye'de etkili. Fiili Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi var, Şam yönetimi bir azınlık olarak HTŞ tarafından ele geçirildi. Bu nedenle Kürt silahlı güçlerinin veya Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi'nin yeniden oluşturulan orduya, yeni anayasa yapım sürecine dahil edilmeleri en doğru yol olacaktır. 

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silah bırakma ve PKK'nin kendini feshetmesi çağrısıyla Kürt sorununda yeni döneme girildi. Yeni dönemin karakterini belirleyecek olan, çağrının gereğinin nasıl yerine getirileceği ve nelerin yaşanacağıdır.

PKK'nin silah bırakması ve feshedilme çalışmalarıyla, çağrıda satır başlarıyla ortaya konulan ana akım Kürt siyasal hareketinin yeni paradigmasının bütün boyutlarıyla kavranılması ve anlaşılması süreci birlikte yürüyor. Bu, konunun/sorunun çok yönlü ve çok boyutlu niteliğinin zorunlu bir gereği.

En önemli özelliklerinden biri de benzer konularda yaşanmış gerek uluslararası gerekse yakın ulusal tecrübelerden oldukça farklı ve özgün bir yol ve yöntem yaşanıyor olmasıdır.

Yaşanmakta olan sürecin kendilerinden öncekilerle benzerliği, ortaklığı oldukça az. Yeni bir tecrübeyi başarıyla dünyaya armağan edebilmek için kritik eşiğin aşılmasını zorlaştıran gelişmeler, sorunlar, beliren yanlışlar ve aksaklıklara dair yapıcı uyarı, eleştiri ve teşvik tercih edilmesi ve bunların taraflarda karşılık bulması iyi olacaktır.   

Silahsızlanma ve feshetme sürecinin ülkenin barış ve demokratikleşme yolunda ilerlemesine ivme kazandıracak olan da böylesine bir yaklaşım olur sanırım.

Çağrı sonrası İktidar partisi ile DEM Parti yetkilileri arasında, çağrının Suriyeli silahlı Kürt güçlerini kapsayıp kapsamadığına ilişkin tartışmanın medya üzerinden sürdürülmesi, değerlendirilmesi gereken taze bir örnek.

Ortaya çıkan farklı değerlendirmeyi fırsat bilerek süreci akamete uğratmak isteyenlerin fırsatı kaçırmadığını gördük.

Diğer yandan açıklama sonrasında bir birinden çok farklı nedenlerle yeni paradigmanın yarattığı kafa karışıklığının ve PKK'nin feshedilmesi girişiminin duygusal atmosferinin, kaygılara, endişelere ve soru işaretlerinin çoğalmasına yol açtığı görüldü.

Bu durum bile tek başına silahsızlanma ve feshetme sürecinin,  sorunları makul çerçevede aşmak için mekanizmaya/mekanizmalara ihtiyaç olduğunu gösterdi.

Her şeyden önce 1 Ekim'de MHP lideri Devlet Bahçeli'nin bu süreci başlatmasının motivasyonunun fiili Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi ile Kürt silahlı güçleri olduğu aşikâr. Bu konuda ortak bir noktada buluşmadan gerçek ve kalıcı bir ilerleme sağlanamayacağını herkes biliyor olsa gerek.

En azından iktidar, öncelikli hedefinin Suriye'de Kürtleri ABD'den uzaklaştırmak olduğunu hiç gizlemedi. Sorunun ABD’nin yeni yönetiminin tutumunun ne olacağına kilitlendiği aşikârdı.

Bu soruya açık yanıt vermemesi ve çağrının ana kurgusunun Türkiye'ye odaklanması fazlasıyla tuhaf ve gizemli noktalar bırakmıştır.

İmralı’da Abdullah Öcalan ile Kürt çevresi adına ilişkiyi yürüten DEM Parti Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in “çağrı herkesi kapsıyor” açıklaması, bir somut bilgi değilse ancak metnin ruhunun okunmasıyla ilgili olabilir.

PKK'nin kongresi süreci, her kesim için geçerli olacak silahların gömülmesi ve örgütün feshedilmesi süreci zorlu olacak ve böylesine çok sayıda tartışma yaşanacak. Bunlar sürecin ilerlemesi için gerekli mekanizmaları, kuralları ve hukukun netleştirilesini zorunlu kılmaktadır. Bunları tek taraflı, sadece kendi ihtiyacına göre yapmak bu süreçte yapılabilecek büyük yanlış olur.

Bu da, sürecin bu güne kadar ilerletildiği gibi yürütülmesinin zorluklarına işaret ediyor. Çağrı metnine eklenen cümle ve çağrının kapsamıyla ilgili tartışma, şimdiye kadar denenen yöntemin ciddi riskler içerdiğinin kanıtıdır.

Sürecin kazasız, belasız ilerlemesi için, çeşitli farklı tecrübelere başvurularak yeni yöntem, biçim yaratılmasına veya mevcudun arızalarını giderici yöntem ve mekanizmalara ihtiyaç olduğu çok açık.

Diğer yandan Türkiye'nin ve Suriye'nin anlık durumları farklı. Bu nedenle silahların devredışı bırakılması ve silahlı güçlerin toplumsal yaşamda yer alma biçimleri farklı olmak durumunda. Doğru olan süreçlerin de farklı olması anlamlıdır.

Öcalan, PKK'ye devletle ve toplumla bütünleşme için tüm grupların silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı yaptı. Bununla Suriye'de önereceği aynı şey mi belli değil. Koşullar farklı.

Suriye'de devlet yok, ordu yok, kurumsallaşmış idari yapı yok. ABD Suriye'de etkili. Fiili Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi var, Şam yönetimi bir azınlık olarak HTŞ tarafından ele geçirildi. Bu nedenle Kürt silahlı güçlerinin veya Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi'nin yeniden oluşturulan orduya, yeni anayasa yapım sürecine dahil edilmeleri en doğru yol olacaktır. 

Aslında YPG'nin açıklamada yer almaması durumun özgünlüğünden kaynaklanıyor olabilir. Dönüşmek ve dahil olmak için geniş zaman ihtiyaç olabilir. Taraflar arasında bir anlaşmazlıkla ilgili olması da muhtemel.

Öcalan’ın mektup yazdığı iddia edilen adreslerden bir Suriye. Bütün bölgeyi ilgilendiren bir çağrıya YPG bizi ilgilendirmez diyemez. Burada bir sıkıntı olduğu çok açık.

Bu tartışmayı açıklığa kavuşturacak olan Çağrı'nın altında imzası olan Abdullah Öcalan'dır. AK Parti ve DEM Parti yetkililerinin anlaşamadıklarında yapmaları gereken Öcalan'a başvurmaktır. Bunun için Öcalan'ın süreçte etkin olması ve rahat çalışacağı bir düzeneğin oluşturulması veya İmralı sürecine son verilmesi gerekmektedir.

PKK'nin kongresi süreci, her kesim için geçerli olacak silahların gömülmesi ve örgütün feshedilmesi süreci zorlu olacak ve böylesine çok sayıda tartışma yaşanacak.

Bunlar sürecin ilerlemesi için gerekli mekanizmaları, kuralları ve hukukun netleştirilesini zorunlu kılmaktadır.

Bunları tek taraflı, sadece kendi ihtiyacına göre yapmak bu süreçte yapılabilecek büyük yanlış olur.

Yasa organının işlevli hale getirilmesi, toplumun zamanında ve doğru bilgilendirilmesi elzemdir.

Rivayetlerin ve spekülasyonların içerde, dışarda ve taraflar arasında satın alıcısının 2013-2015 sürecinden kat be kat fazla olduğunu akıllardan çıkarmamak gerekiyor.